yalnızlıkları biriktirip, bir kaç satır yazmaya karar verdim, kalemim kuvvetli değil artık , çünkü klavyede geziyor şimdi parmaklarım, keşke herkes benim yazabildiğim kadar konuşabilseydi diyebileceğim bir kıvamdayım, gecenin en kör saatinde, yarasa sohbeti aramıyorum daha çok yarasın diye uğraşıyorum cümleler, ve bu yüzden ızdırap yüklüyorum kelimelere.. bertaraf ediyorum haykoca tüm içtenliğimi ve satırlara gömüyorum içimde çürümeye yüz tutan bedenleri.. ne arayış içerisinde mesajlarım ne bulacağına inanıyorum bir kaç sözün yıllarca bulamadığım insanları.. eğer ki parmaklarım dokundukça oluşan bu satırlar yıllarca konuşupta anlatamadıklarımın önüne geçebilecekse neden kullanıyorum ki sindirim sistemi başlangıç noktamı yıllardır? boş bir avuntu değilmidir 'susma sustukça sıra sana gelecek sloganı' en düzgün haliyle? ya da yaz kelimesinin peşi sıra suskunluğa getirilen olumsuzluk eki yazmayı daha da engelliyor diyemidir cümlenin yazarlara ithaf edilemeyişi? çığırtkanlığımı şimdi sanalca yapıyorum tüm ölen gerçek dostlar adına.. ve selam diyorum en özgün kalıplarımla sana, sadece kuru bir selam modem sıcaklığında...